7 Nisan 2009 Salı

Sigara, Alkol ve Uyuşturucunun Zararları?

Aşırı alkol kullanımı önemli bir sosyal ve tıbbi sorundur. Bir çok toplumda orta düzeyde alkol kullanımı kabul edilebilir. Ancak aşırı alkol kullanımı karaciğer,pankreas,beyin ve dolaşım sistemine büyük hasarlar verir.
Beyin ve Sinir Sistemi

Aşırı alkol kullanımının beyin ve sinir sistemi üzerine önemli etkileri vardır. Alkol geçici bir bellek kaybına da neden olabilir. Gerek yeni içmeye başlayanlarda gerekse aşırı kullananlarda içtikleri dönemin tümünü ya da bir bölümünü unutmak sık görülen bir durumdur. Aşırı alkol kullananlarda,içki bırakıldıktan sonra birkaç hafta süren geçici bellek kayıpları da görülebilir. Ancak alkolden uzak durulduğunda bellek sorunları ortadan kalkabilir.

Aşırı alkol kullanımı uyku bozukluklarına ve bütün gece uyuduktan sonra bile sabah bit-km kalkmaya neden olabilir. Beynimizin etkinliğiyle hafif veya orta uyku derinliği dönemlerinden,rüya gördüğümüz uyku dönemine geçeriz. Bu döneme hızlı göz hareketleri (REM) dönemi denir ki fiziksel ve ruhsal sağlığımız bu döneme bağlıdır. Ne yazık ki alkolün anestezik (narkoz benzeri) etkisi beynin yeterince REM uyku dönemi oluşturma yeteneğini etkiler ve bu durum aşırı alkol kullananlarda görülen sabah yorgunluğunun sebebidir.

Bazı kronik alkoliklerde Wernicke-Korsakoff Sendromu denen bir nörolojik bozukluk bulunabilir. Bu bozukluk özellikle kötü beslenen (özellikle yetersiz tiamin[B1 vitamini] )alkoliklerde görülür.

Hastalığın ilk belirtisi göz kaslarında ani güçsüzlük ve felce bağlı çift görmedir. Zamanla hasta yardımsız ayakta duramaz veya yürüyemez. Wernicke-Korsakoff Sendromu nda hasta özellikle yakın geçmişe ait olayları unutur,ayrıca çok ileri derecede bellek kayıpları da ortaya çıkabilir; dönem dönem kim olduğunu bile unutur. Ayrıca bu kişilerde kendi kendine konuşma, bulunduğu yerin ve zamanın farkında olmama ve halüsinasyonlar (gerçek olduğu düşünülen hayaller) görülebilir.

Wernicke-Korsakoff Sendromunun tedavisi bellidir:alkolden uzak durmak ve vitamin yetersizliği belirtilerini geriletmek için tiamin (B1 vitamini) kullanmak. Ancak bu bozukluğun yol açtığı şikayetler genellikle tam olarak ortadan kalkmaz.

Sindirim Sistemi

Alkol midenizin iç yüzeyini örten tabakayı tahriş ederek gastrite, kusmaya yol açarak midenin üst bölümü ve yemek borusunun alt bölümünde küçük yırtıklara neden olabilir; Mallory-Weiss Yırtıkları denen bu küçük yırtıklardan kanama olabilir. Uzun süre alkol kullanımı özellikle B vitaminlerinin (özellikle folik asit ve tiamin) ve diğer besinlerin emilimini engelleyebilir. Alkol kullanımını kestiğinizde bu sorunların çoğu ortadan kalkacaktır. Bununla birlikte, yağlanmış veya büyümüş karaciğer, alkol hepatiti veya yemek borusu varisleri gibi sorunlar acil tıbbi müdahale gerektirir.

Dolaşıma katılan alkol karaciğere gelir ve orada enzimler tarafından parçalanır. Sağlıklı bir karaciğer alkolü saatte 50 kalori oluşturacak bir hızla parçalar. Bu 30ml. viskiye eşittir. Eğer karaciğere gelen alkol bu miktardan fazla olursa, parçalanana kadar kanda kalacaktır.

Alkol kullanımından sonraki gün ortaya çıkan baş ağrısı ve ağız kuruluğunun nedeni pek belli değildir. Olası bir neden, alkolün idrar söktürücü etkisi nedeniyle oluşan su kaybıdır. Bu, dehidratasyona (vücuttaki sıvının azalması) neden olabilir. Bu şikayetlerin ortadan kalkması için dinlenmek, bol miktarda sıvı ve bir ağrı kesici almak gerekir (mide sorunu olanlar ağrı kesici kullanırken dikkatli olmalıdır).

Alkoliklerde akut veya kronik pankreas iltihabı da görülebilir.

Dolaşım Sistemi

Alkol geçici olarak kan basıncını düşürebilir. Ancak sürekli kullanıldığında kan basıncını yükseltebilir.

Sürekli ve aşırı alkol kullananlarda kardiyomiyopati denilen, kalp kasını harabeden ve aritmiden (kalp atışları ritminde düzensizlik) kalp yetmezliğine kadar çeşitli önemli sorunlara yol açan bir hastalık da sık olarak görülür. Az miktarda alkol kullanımı da kalp hastalığı olasılığını artırır.

Cinsel İşlevler

Alkol alışkanlığı erkeklerde empotansa (sertleşme kaybı) neden olabilir. Kadınlarda ise adet düzeni bozulabilir. Ayrıca anne karnındaki bebeğin sağlığını ve gelişimini bozacağı için, hamile kadınların kesinlikle alkol almamaları gerekir.

Kanser

Alkoliklerde kalp-damar hastalıklarından sonra en sık ölüm nedeni kanserdir. Alkol kullanmayanlara göre kansere yakalanma olasılıkları oldukça yüksektir (özellikle gırtlak, yemek borusu, mide ve pankreas kanserleri).

Sigara ve Zararları

Genel Bilgiler:
Kristof Kolomb Amerika'yı keşfettiğinde, yerlilerden öğrenilen tütün içme alışkanlığı kısa zamanda yaygınlaşmıştır. 20.yy'ın başlarında tütünün kağıda sarılarak üretilmeye başlanması bu yayılmayı hızlandırmıştır. İlk zamanlarda çok ucuz satılan hatta bedava dağıtılan sigaranın 2.Dünya Savaşı'ndan sonra zararları görülmeye başlanmış. Günümüzde sigaraya karşı pek çok dernek kurulmuş ve sigarayı bırakma kampanyaları düzenlenmeye başlanmıştır.
35 yaş üstü nüfusumuzun %45′inin sigara içtiği ülkemizde, sigaraya bağlı hastalıklar ciddi bir sorun oluşturmaktadır.
1988′de ülkemizde 15 yaş üzeri erkeklerde %62.8 kadınlarda %24.3 tüm nüfusta %43.6 sigara içimi görülmektedir. Bu araştırma sigara tiryakisini "cebinde paket taşıyan"olarak tanımlamıştır. Dünya Sağlık Örgütü ise sigara tiryakisini "düzenli olarak günde 1 adet içen"olarak tanımlamıştır. Her yıl sigaraya bağlı hastalıklardan ABD'de 300.000, Avrupa'da 400.000 kişi ölmektedir ve bu çok ciddi bir rakamdır.

Sigaradaki Zararlı Maddeler:
Sigara ve tütünde aktif olarak 4000′den fazla sitotoksik(hücre öldürücü), mutajenik (hücrenin yapısını bozucu) ve karsinojenik (kanser yapıcı) madde vardır. Sigara içen şahıslarda duman solunmasına bağlı ağız, burun, gırtlak ve tüm solunum yolunda kanser gelişebilir. Bazı maddeler direk solunumla etkiliyken, bir kısmı kana geçerek ya da tükrükle yutularak etki gösterir.
Tütünün içindeki en önemli madde nikotindir. Nikotin, vücuttaki bazı sinir hücrelerini hem uyaran hem baskılayan bir maddedir. Etkilerin çoğu katekolaminlerin (adrenalin,noradrenalin vb.) salınımına bağlıdır. Sigara içen normal bireylerde tansiyonun artması, kalp hızında artma, kalp kası kasılma gücünde artma, kalbin oksijen tüketiminde artma, kalp damarlarında kan akımında artma ve diğer damarlarda daralma meydana gelir. Ayrıca nikotin, serumda glukoz, kortizol, serbest yağ asidi, adrenalin ve beta endorfin düzeylerini arttırır.
Karbon monoksit ( CO ) oksijen kullanımını engelleyen toksik bir gazdır. Sigara dumanında %2-6 oranında bulunur. Sigara içenlerde kanda seviyesi yükselir. Pıhtılaşma artışından ve bazı sinir sistemi bulgularından sorumludur.

Sigaranın Etkileri:
Koroner kalp hastalığı ve akciğer kanseri en önemli iki ölüm sebebidir. Sigara içimi ile bu hastalıklar arasında güçlü bir ilişki vardır. Sigaraya başlama yaşı, içilen sigara sayısı ve alınan nefesin derinliği önemlidir. Sigara bırakılınca hastalanma oranı da azalmaya başlar.
Akciğerlere etkileri:
Sigara içimi hem ana hem küçük hava yollarını, akciğer yüzey hücrelerinin yapı ve fonksiyonlarını bozar, akciğerin bağışıklık sistemini değiştirir. Sigara içimiyle normal akciğer yapısı değişir (psödostratifiye silyalı epitel, yassı hücreli metaplaziye, karsinoma in situya) ve sonuçta kansere dönüşür. Sigara içenlerde kronik öksürük, balgam ve nefes darlığı olur. Sigara içimi KOAH (kronik bronşit, amfizem vb.) gelişimi için esas risk faktörüdür. Solunum yolu enfeksiyonları da sigara içenlerde daha fazladır. Ameliyat sonrası komplikasyonlar ve pnömotoraks da içenlerde daha sıktır.
1964 yılında sigara içimiyle akciğer kanseri arasında nedensel bir ilişki varlığı gösterildi. Daha sonra net ilişkiler tanımlandı. Sigara miktarı ve içilen süre riski belirlemektedir. Günde 1 paket sigara içenlerde akciğer kanserine yakalanma riski 10 kat fazlayken 2 paket içenlerde risk 25 kat artmaktadır.
Son yıllarda kadınlardaki sigara içme alışkanlığının artmasıyla kadınlarda da akciğer kanseri görülme riski artmaktadır.
Sigara akciğer kanseri dışında ağız, gırtlak, yemek borusu ve mesane kanserine de yol açar, böbrek ve pankreas kanseri gelişimine katkıda bulunur, mide ve rahim kanseri ile beraberlik gösterir.
Kalbe etkileri: Koroner kalp hastalığında en önemli 3 risk faktörü sigara, kolesterol yüksekliği ve hipertansiyondur. Erkeklerde sigara içimiyle koroner kalp hastalığı riski %60-70 artmaktadır. Kalp hastalığına bağlı ani ölüm sigara içen erkeklerde 2-4 kat daha fazladır. Kadınlarda hem oral kontraseptif (doğum kontrol hapı) hem sigara kullanımı halinde kalp hastalığı riski 10 kat artmaktadır. Yüksek tansiyonu olanlarda sigara içimi beyin kanaması riskini arttırmaktadır, dolayısıyla sigara içenlerde felç daha sık gözlenmektedir.
Mideye etkileri: Sigara içenlerde mide ve duodenum (oniki parmak barsağı) ülserleri daha sıktır. Ülserin ilaçla iyileşmesini geciktirir. Mide asit salgısını arttırır, pankreas salgısını azaltır.
Diğer etkiler: Sigara ilaç toksitesi daha çabuk oluşur ve ilaç dozları yetmez ( sigara karaciğerde ilaçları parçalayan enzimleri arttırır).

Pasif içicilik:
Sigarada, sigarayı içenlerin akciğerlerine soluduğu "anaakım dumanı", sigaranın ucunun yanmasıyla çevreye yayılan "yanakım dumanı" mevcuttur. Sigara içmeyenlerin bu yanakım dumanına maruz kalmalarına pasif içicilik denir. Pasif maruziyetin de akciğer kanseri ve koroner kalp hastalığı yaptığına dair sağlam deliller vardır.
Kocası sigara içen kadınlarda akciğer kanserine yakalanma riski 1.2-2 kat artmıştır. Yapılan birçok çalışmada anne babası sigara içen çocuklarda pnömoni, bronşiolit ve bronşit gibi hastalıkların arttığı gösterilmiştir.
Gebelikte sigara içimi: Sigara anne karnındaki fetüsü etkiler. Hamileliğinde sigara içen anneden doğan bebek düşük doğum ağırlığındadır. Bunun nedeni, sigaranın anne bebek arasındaki kan dolaşımını bozması ve bebeğin beslenememesidir. Annenin sigara içimi düşük, fetal ölüm ve ani bebek ölümlerini arttırır. Fetüsün beyin gelişimini yavaşlatır, çocuğun uzun vadede gelişimini de bozar.

MADDE BAĞIMLILIĞI
Uyuşturucuya Alıştırma Yöntemleri
Gençler de , eroin bağımlılığının ilk adımı arkadaş kıyağı ile atılır .Eğer arkadaşınız , gerçektende arkadaş değil de bir "ayakçı" ise, birkaç hafta sonu devam eden bu kıyakçılığı " bombalama" denilen ikinci aşama izler. Bu aşamada bir gün ziyaretinize gelen ayakçı, kıyağını yaptıktan sonra giderken, nasılsa yanındaki yüklüce miktarda eroini almayı unutuverir. Bir eroinmanın malını asla unutmayacağını bilmediğiniz için kuşkulanmazsınız. Birkaç gün gelip almasını beklersiniz. Gelmez. Bir gün, "yahu şundan bir kere çeksek ne olur sanki?" dersiniz. Sonra bunun gerisi gelir. Mal bittiğinde bombalanmışınız demektir. Artık bir eroin bağımlısı olarak, her yerde kıyakçınızı, daha doğrusu ayakçınızı arar ve kolaylıkla bulursunuz. Özellikle genç yaştaki insanlar arasında, guruptan bir yada birkaç kişinin uyuşturucu kullanması , diğerlerinin de en azından bir kez denemesi için yeterli bir neden.
Gençler , birbirlerine sigara ikram eder gibi yada hastalığını iyileştirmek amacıyla ilaç verir gibi uyuşturucu sağlayabiliyorlar. Gençler, arasındaki sohbetin dışında kalmasını istemedikleri arkadaşlarını da kendileri gibi uyuşturucu kullanmaya zorlayabilirler. Kullanmaya itiraz eden arkadaşlarını dışlıyor yada "arabesk" türü tanımlamalarla , kendilerince aşağılama yolu seçiyorlar.
Okul önleri de artık satıcılar için vazgeçilmez mekanlardan. İstanbul'da bulunan pek çok okulun kapısında , özellikle çıkış saatlerinde uyuşturucu satıcılarına rastlanıyor.
Esrar bağımlıları , kullandıkları malın içine eroin karıştırılarak bu uyuşturucuya da alıştırılabilirler. Eroin krizleriyle birlikte de bağımlılık başlar.

Uyuşturucu Kültürünün Sebepleri
Toplumu ayakta tutan , ona yüceltme ve yaşama gücünü kazandıran , manevi , ahlaki ve hamasi değerlerini çürüterek , sömürgeci devletlerin uydusu halin getiren bir soğuk harp uygulamasıdır. Dış güçlerin ve içerdeki ajanlarının ve bunlarla işbirliği yapan mafya üçlüsünün organize çalışmaları. Her zaman mafyanın ağına takılmaya hazır "sokaktaki başı boş insanlar ve çocuklar" var. Unutulmaması gereken bir önemli husus da : Beyaz zehir alışkanlığının gelişmesinde , içinde türlü uyuşturucular taşıyan ve son yıllarda karaborsaya da tekel çizgisinde hükmeden ithal sigaraların ve kolalı mamullerin keza , çikletlerinde payı zannedildiğinden çok fazla.
Madde Kullanımının Nedenleri
Bilgisizlik : Tehlikeden habersiz ve bu sebeple konuyu hafife almak.
Özenti: Özenti sergilemede en önemli payın medyaya ait olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Eğlence Yerleri ve İnternet Cafeler : Diskotek ve diğer kafabulma-eğlenme yerlerinin yanı sıra son yıllarda internet cafeler. Bunlar beyaz ölüm değirmeninin çarkları ve tuzaklarıdır. Giren büyük ihtimalle öğütülür. Gurup baskıları: kötü arkadaş.
Merak: Denerim, bırakırım kafası. Fakat bir veya iki deneme genci belki de dönüşü olmayan yola sokmaya yeterli gelmektedir.
Sigara ve Alkol Kullanımı : Yapılan araştırmalar uyuşturucu bağımlısı gençlerin %80'ninin daha önce sigara ve alkol kullanıcısı olduğunu ortaya koymuştur. Bu da sigara ve alkolün uyuşturucuya giden bir basamak olduğunu göstermektedir. O yüzden gençlerde ki sigara ve alkol kullanımını mazur görmemek ve bu aşamadayken önlem almak gerekmektedir.
Moda: Çevreye uyma havası… Bozuk çevre ve hasta toplum. Bilindiği gibi hastalıklarda insandan insana kolaylıkla geçebilir. Gençlerde tehlike sevgisi , cinsel bozukluklar , kendini aşma , ispatlama içgüdüsü veya gayreti. Genetik yapının maddeye yatkınlığı. Gençlerdeki manevi boşluk , inanç zaafı. Bozuk aile ve hasta toplumdan kaynaklanan güvensizlik duygusu. Gelecek karşısındaki kaygılar strese, sıkıntıya ve yalnızlığa itiyor. Aile yapısındaki bozukluklar , geçimsizlikler. Ahlaki manevi zaaflar. Yine ailelerdeki ekonomik bozukluklar çoklukla normaliteyi bozar. Bilhassa yokluktakini bunalıma ve intihara , varlıktakini şımarıklığa , taşkınlığa ve tahribe yöneltir. Eğitimdeki zafiyet , yetersizlik ve yanlışlıklar. Maddeci felsefeye dayalı eğitimler insanları bencilliğe (egoizme) , şahsi çıkarcılığa iten temeldeki sebeplerdir.
Arkadaş çok önemli
Çocuklar ve gençler aileden ve okuldan , zamanla arkadaş çevresinden etkilenirler. Arkadaş çevresinde kabul edilmek için gençler, ekseriya çevresinin baskısına dayanamaz aşağılık duygusu ile uyuşturucu kullanır. Sanıldığının aksine , uyuşturucu ile ilk temas , sokak başında bilinmeyen satıcı vasıtası ile değil , bilakis arkadaş çevresiyle olmaktadır.

UYUŞTURUCUNUN ETKİLERİ
Fiziki Etkileri
Sosyal Etkileri
FİZİKİ ETKİLERİ
Beyin ve Merkezi Sinir sisteminde : Sigaradan itibaren bütün uyuşturucuların en büyük zararı ve tahribatı beyin ve merkezi sinir sistemi üzerindedir.
Bu sebeple beynin mazrufu olan aklı ve iradeyi işlemez hale getirir. Kişiyi dengeden, normal yaşam ve davranışlardan uzaklaştırırlar.
Beyin ve akıl sağlığının en büyük düşmanı uyuşturuculardır. Bağımlılarda beliren ilk olgu; akıl ve sinir hastalıkları ve arızalarıdır. Delilik, erken bunama, şuur kaybı, uykusuzluk, felçler hezeyan (sayıklama, saçmalama, akıl dışı davranışlar ) halüsinasyon (vehim, hayal görme, işitme vs. ) lar, zeka ve hafıza kayıpları.En kısa ifade ile: Akıl hastalıkları, zihni ve ruhi karmaşa ve kaoslar .
Sindirim Sisteminde: Bulantı, kusma, karın ağrıları, kabızlık, ishal, mide ve bağırsak spazmları, kanama ve yaraları, gastrit, ülser vs.
Karaciğer ve Böbreklerde: Bu zehirlerin organizmadan atılmasında en ağır görev bu organlara düşmekte olup, karaciğer ve böbreklerde büyük arıza ve tıkanmalara, karaciğerde yetersizlik, yağlanma ,sertleşme (siroz)…Böbreklerde büyük tahribat, albümin, kan ve idrar çoğalması, tıkanmalar ,ağır böbrek hastalıkları.
Gözlerde: Işık ve mesafede uyumsuzluk, şaşılık gece körlüğü, göz bebeği büyümesi, küçülmesi, göz , adale felci bilinen sonuçlar ve tezahürlerdir.
Solunum Sisteminde: Nefes darlığı, öksürük, boğulma hissi, bu yolla kalp sıkışmaları, solunum felçleri ve ölümler bilinen olaylardır.
Kan organlarında: Kan ,insan hayatının en önemli organı olup, uyuşturuculardan büyük zararlar görür. Kansızlık ,kan zehirlenmeleri, kan hücrelerinde şekil ve miktar değişiklikleri, kanın korkulu arızası olan pıhtılaşma ve kangrenler başlıca arızalardır.
Zehirlenme: Uyuşturucuların başta gelen olumsuzluğu zehirlenmeler ve bu yolla gelen ölümlerdir. İlk defa olursa HAD, tekerrür ederse "Müzmin Zehirlenme" adını alır.

SOSYAL ve MADDİ ETKİLERİ
Sosyal bir varlık olan insanın çevresi ile uyum içinde olması, akıl ve zihin sağlığı ile mümkündür.
Bu sebeple akli ve zihni hayatın en büyük düşmanı olan uyuşturucular, insanın uyum gücünü zaafa ve iflasa götürmekle onu aileden, toplumdan ve çevresinden kopararak, yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da sorumsuz, hipisel (hayvani) bir hayata mahkum eder. Bağımlıyı yaşayan bir ölü haline getirir. (Hip Kültür)

Bu sebeple, uyuşturucuların, bağımlıya, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş hayatına, aile ve ülke ekonomisine, ferdi ne toplumsal ahlaka (namus ,iffet, şeref, haysiyet v.s.) verdiği zararlar ifadelere sığdırılamaz.
İntiharların, cinayetlerin, her türlü fuhşiyat, gasp ve anarşinin temelinde uyuşturucu vardır.
İç ve dış düşmanların en tahripkar silahı uyuşturucu ve uyuşturucu salgınlarının itici gücü olan uyuşturucu kültürü (hip kültür) dür. Cemiyetleri inkıraza götüren her türlü maddi ve manevi tahribatın temeldeki sebebidir bunlar.
Ayrıca AİDS, frengi, verem, kanser, kangren ve benzeri bir çok ölümcül hastalığın yayılmasında da en büyük fail uyuşturucular ve bağımlılarıdır.
İLK YARDIM
NASIL YARDIM EDERİZ?

Hiç kimse, sadece uyuşturucu kullanımı hakkında ikazda bulunmakla ve uyuşturucuların tehlikelerini anlatmakla uyuşturucu afetine karşı yeterli tedbir alınabileceği zannına kapılmasın . hatta sadece bu şekilde hareketle yetinmek, kısmen aksi tesir de yapabilir. Etkili tedbir olarak, çocukların ve gençlerin ; "Uyuşturucuya Hayır!" diyebilecek duruma getirilmesi lazımdır. Bunun için kendilerine olan güvenlerinin arttırılması, güçlükleri yenebilmeleri ve kendilerini hayata hazırlamaları hususunda onlara her fırsatta yardımcı olunması gerekmektedir. Uyuşturucu kullanımının işaretleri olabilecek davranış şekillerini teşhis ederek, gecikmeden gerekli tedbirlerin alınması önemlidir. Bu görevlerin başarı ile yerine getirilmesi de okul doktoru ve öğretmenler ile okul aile birliğinin devamlı işbirliği büyük fayda sağlayacaktır. Uyuşturucu bağımlıları, tıbbi tedaviye ve rehabilitasyona muhtaç olan hastalardır. Uyuşturucu kullanımı ne kadar erken fark edilirse, bağımlının kurtulma şansı o kadar yüksektir. Bunun için bağımlının anne ve babası ve kendisi derhal ilgili doktora başvurmalıdır. Tedaviyi yürüten doktor narkotik şube ile birlikte çalışır ve bağımlıya hiçbir şekilde ceza verilmez, tedavisi için gereken her türlü yardım yapılır.

NASIL KURTULUNUR?
Bizlere düşen görevler,
· · Aileye Düşen Görevler
· · Devlete Düşen Görevler
· · Medyaya düşen Görevler
Çocuğunuzun Uyuşturucu Madde Kullandığını Nasıl Anlarsınız?
Uyuşturucuların kullanılması davranış değişikliklerinde ve bünyedeki emarelerde kendini gösterebilir. Bununla beraber bu işaretler kesin delil sayılmazlar. Uyuşturucunun kullanılmasında kesin delil olan bünye emaresi enjeksiyonda (bilhassa eroinde) görülür. Daha çok kol ve bacak damarları boyunca olmak üzere, bağımlının bütün vücudunda iğne izleri vardır. Bunlar sivrisineğin soktuğu yerlere benzer ve muhtemelen iltihaplıdır. Tabi iğne ile tedavi gören hastaların vücudunda da iğne izlerinin bulunduğu unutulmamalıdır.
Kullanılan uyuşturucunun cinsine ve kullanma şekline göre değişen aletler, zehir in alınışı ve çeşidi hakkında fikir verir. Vücuttaki emarelerin çokluğu bağımlılık ihtimalinin işareti ise de, uyuşturucu kullanılmasının kesin delilleri olarak kabul edilmemelidir, fakat uyanık olunmalı, olaylar dikkatle izlenmeli ve değerlendirilmelidir. Bunlar mesela, el titremesi, ter boşanması, uykusuzluk, huzursuzluk, sükunet ile sinirlilik hallerinin birbirini takip etmesi gibi işaretlerdir. Davranış değişiklikleri de uyuşturucu bağımlılığın işareti sayılır.
Gençlerde rastlanan ve göze çarpan bu ve benzeri haller, ergenlikle ilgili çok normal sebeplerde olabilir. Örneğin ergenlikte:
Okul başarılarındaki inişler ve yükselişler, Aile münasebetlerinden ayrı kalma, uzaklaşma, Ruh halinde değişiklikler, İlgi alanlarının sık sık değişmesi söz konusu olabilmektedir.
Bunlar tehlike işaretleridir :
· · Daha önce bizlerle olmaktan zevk alan, programlar yapan kızımız veya oğlumuz, bizden uzak durmaya başlamışsa, ilgi ve istekleri sıklıkla değişiyorsa, maymun iştahlı olmuşsa, daha önce eğitim konusunda verdiği kararı değiştirmişse, kararsızlıklar yaşıyorsa…
· · Ruhsal yönden içine kapandığını, aşırı sinirli olduğunu, alınganlaştığını, sonra tekrar normale döndüğünü fark ediyorsak.
· · Başarı oranı tamamen ve her derste düşmüş ise, arkadaşlarını çok sık değiştiriyorsa, eski arkadaşlarına sırt çeviriyor ve çevreyle ilişkilerden kaçıyor, işini yada okulunu bırakmak istiyorsa.
· · Hiçbir şeye ilgi duymuyor ve herkes den uzak kalıyorsa, geleceğe dönük hiçbir adım atmıyorsa.
· · Ani ve çabuk duygu değişimleri varsa, yemek yeme düzeninde bozukluk oluyorsa.
· · Yalan söylüyor ve evden ufak tefek şeyler kayboluyorsa.
· · Elbisesinde, yatağında ufak yanıklar ve yırtıklar oluşmuşsa, farklı yerlere gittiğine dair ipuçları varsa.
· · Tuvalette uzun süre kalıp, oradan rahatlamış olarak çıkıyorsa.
· · Odasında, üstünde pudraya benzer şeyler varsa bunlar bize bir problemin olduğunu düşündürmelidir. Ama bütün bunları, tek başına anne yada baba olarak halletmeye kalkışmamak, mutlaka bir uzmandan yardım almak gerekir.
Aileye Düşen Görevler
Uyuşturuculardan korunmada en büyük vazife aileye düşmektedir. Aile toplumun temel çekirdeğidir. En başta anne ve baba, çocuklara örnek olmalıdır. Çocuklar, her türlü sıkıntılarını ve problemlerini öncelikle anne ve babalarına açabilmelidirler. Problemlerin ilk defa aile büyüklerince değerlendirilmeleri şarttır.
Bu konuda gençlerimizin dikkat edecekleri noktalara gelince;
· · Gerek sevgiyi ve mutluluğu muhakkak ki kendi yuvalarında aramalıdırlar.
· · Kötü arkadaş guruplarından uzak durmaları gerekir. Böyle kişiler davranışlarından, hareket ve sözlerinden anlaşılır.
· · Boş zamanları en iyi şekilde (okumak, kültürel ve diğer faydalı faaliyetlerde bulunmak gibi meşguliyetlerle) değerlendirmelidirler.
· · Yine gençlik dönemi ; halk arasında söylendiği şekliyle "delikanlılık" devresidir. Bu yaşlarda kişilik icabı, gelecek için her an problem oluşturabilecek hareketlere girilebilir, kararlarda isteksizlik olabilir. Gençler bu hususu daima göz önünde tutmalı büyüklerin uyarılarını dikkate almalıdırlar.
Son olarak gençlerimizi uyuşturucunun içine çeken alt kültürden bahsetmek istiyorum. İçki uyuşturucu, kumar, şans oyunları, sapıklıklar, fuhuş evden kaçma gibi faaliyetlerin tümünü besleyen, ortaya çıkaran ortama "Uyuşturucu Kültürü" adını veriyoruz. Zararlı alışkanlıkların temelinde bu vardır ve bunu önlemek uyuşturucu kültürüyle mücadeleye bağlıdır.Bu kültürün filizlendiği birahane, pub, diskotek, kahvehane, kumarhane, meyhane, internet Cafeler ve benzeri yerlerden uzak durmalıdır.Bira ve "alkolsüz" denilen bira, alkolizm ve uyuşturucu batağının başlangıç basamağıdır. Yine milli manevi değerlerimiz, yüzyıllardan beri nesilden nesile intikal eden geleneklerimiz uyuşturucu kültürünün panzehiridir. Bu değerlere sarılmak zorundayız.
Medya'ya düşen görevler
En güçlü ve yaygın eğitim kurumu olan Medya'ya sigara, alkol ve uyuşturucu madde ile mücadelede çok büyük görev düşmektedir. Bu güçlü kurum bütün birimleri ile örnek ve yararlı bir çizgide ilerlemelidir. Medyanın bu sorumluluklarını ve hayati önem taşıyan görevlerini kabullenip yerine getirmesi, toplumun sağlıklı yapısının korunması ve gençlerimizin sürüklendiği uçurumdan kurtulmaları adına büyük önem arz etmektedir.
Bu bağlamda , görsel ve yazılı medya da gençlerimizi konuyla ilgili olumsuz etkileyebilecek yayın ve neşriyatların hassasiyetle gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Özellikle görsel medya organlarının eğitim amaçlı programları bu mücadele de çok etkili olacaktır.
Uyuşturucu ile mücadelede devletin bütün kurumlarının işbirliği içerisinde konunun üzerine gitmesi gerekmektedir. Her kurum ve kuruluş bu konuda üzerine düşen görevi titizlikle icra etmelidir. Biz eğitimciler olarak, Medya'nın gücünün farkındayız ve bu mücadelede ne kadar etkili olabileceğinin bilincindeyiz.
Medya'nın, uyuşturucu madde ile mücadele de üzerine düşen görev ve sorumluluklarını tam olarak yerine getireceğine inancımız tamdır.
Devlete Düşen Görevler
Uyuşturucularla Mücadele de, önemli sorumluluklar taşıyan Milli Eğitim, Sağlık, İçişleri ve Milli Savunma Bakanlıkları başta olmak üzere, bünyesinde eğitim üniteleri ve eğitilmesi gereken genç kitleler bulunduran diğer bakanlıklar ve diğer devlet kuruluşları bu konuda görev ve sorumluluk taşımalı, buna sahip çıkmalı ve bu büyük organizasyonda yerini almalıdır.
Bu kapsamda Devletin konuyla ilgili kuruluşları en azından şunları yapabilmelidir:
· · Genç öğrencilerle birlikte aileleri de konuyla ilgili eğitim kapsamına alınmalı. Ailenin , medyanın da ciddi katkıları sağlanarak, maddi ve manevi kültür değerleriyle güçlenmesi mutlaka sağlanmalıdır.
· · Yönetici ve eğiticilerin kötü örnek olması, özenti oluşturması kesinlikle önlenmelidir.
· · Okul Yeşilay kolları seçkin öğrencilerle her okulda mutlaka kurulmalı, bunların başına gönüllü ve yetenekli bir rehber öğretmen tayin edilerek, diğer öğretmenler de uzmanlaştırılmalıdır.
· · Uzmanlık çizgisine ulaşan öğretmenler, hem öğrencileri, aynı zamanda ailelerini eğitmelidir. Bu çalışmalar eğitim yılı boyunca ciddi bir şekilde sürdürülmelidir.
· · Okullar bu konuda eğitim malzemeleri ve gerekli doküman bakımından yeterli bir zenginliğe ulaştırılmalıdır.
· · Doküman yönünden Milli Eğitim Bakanlığı'na, Sağlık Bakanlığı ve Medya (bilhassa eğitsel filmlerin hazırlanması bakımından) yardımcı olmalı.
· · Özel sektör (kurumlar) ve yöneticileri bahis konusu hizmet ve görevlere aynen sahip çıkmalıdırlar.
· · Bütün halk kuruluşları ve vatandaşlar her biri bu mücadelede görev almalı ve üzerine düşenleri yerine getirmelidir.
· · Okul çıkışlarında, okul önlerinde toplanan ve öğrenci olmayan gençlerin, emniyet güçleri tarafından denetlenmesi ve o saatlerde oradan uzaklaştırılmaları.
· · Öğrencilerin Okul saatleri dışındaki zamanlarda özellikle hafta sonları internet Cafelerin denetlenmesi ve 18 yaşından küçük gençlerin bu tür mekanlardan uzaklaştırılması.
· · Öğrencileri boş derslerde ve öğle tatillerinde hem okulda tutabilmek hem de enerjilerini olumlu yönlere kanalize etmek amaçlı sosyal ve sportif faaliyetleri içeren organizasyonlar yapmak.
· · Bitabii bu hizmetlerin yerine getirilmesi, bütün ülkeyi içine alacak güçlü bir organizasyonun oluşturulması ve gerekli yasa ve mevzuatın çıkarılması, münhasıran uyuşturucularla mücadele görevini üstlenecek olan Bakanlıkça yapılmalıdır.

0 yorum:

Yorum Gönder

kpss, kpds, ssk sorgulama, tarım bağkuru, kpss tercihleri
Küfür/spam/işime gelmeyen yorumları silerim :)

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | JCpenney Printable Coupons